Anasayfa > Öne Çıkan Haberler, Slayt Haber > Oğlum ölüme gittiğini biliyordu
22.07.2012 Paz, 4:50
Karısı terk edince, intikam almak için önce 10 yaşındaki oğlu Kaan’ı asarak öldüren arkasından kendisini de asan Lüleburgazlı iş adamı Şadan Altay’ın acılı eşi ilk kez Pazar SABAH’a konuştu…

– Evet, ama sadece düğün fotoğraflarında öyle görünüyoruz. Diğer fotoğraflarda yüzüme dikkat ederseniz, mutsuzluğum görünür aslında… Çünkü ilk evlendiğimiz günden beri şiddet görüyorum ben. Eşimin psikolojik sorunları vardı, ama bunu kabul etmiyordu. Sonunda benim psikolojim bozuldu, ben tedavi gördüm. Bu sefer bana ruh hastası muamelesi yaptı.
– Hep ‘Belki düzelir,’ dedim, ama hep daha kötüye gitti. Ona ‘Ruh hastası sensin. Bardak, tabak kıran, bağırıp çağıran, çocuğu döven sensin,’ diyordum ama faydası yok. Hiç unutmam, çocuğum iki yaşındaydı. Kucağımda ağlıyordu. Aldı ve koltuğa fırlattı. Kızdı ağlamasına… Çocuğa da zarar veriyordu yani.
– Aynı iş yerinde çalışıyorduk. Tanıştık, iki ay flört ettik, bir ay sonra nişanlandık. Bir yıl sonra da evlendik. Ne zaman soyadını taşımaya başladım, o zaman şiddet başladı.
– Henüz nişanlıydık, Çorlu’da beni sokakta dövdü… Hava soğuktu, o bir yerlerde oturalım istiyordu. Ama işsizdi, ben de parası gitmesin diye dolaşalım dedim. Teyzemin evi oradaydı; ‘İstersen oraya gidelim,’ dedim. ‘Senin yüzünden sokaklarda üşüdüm,’ diyerek beni sokağın ortasında, saçlarımdan sürükleyerek dövdü.
– Nişanlıydık, ama nikahımız kıyılmıştı. Olacaklar varmış demek ki… Ailesi de ona destek çıkmadı. Ailesi köstekti bize, psikolojisini iyice bozuyorlardı. Beni sevmediler. Daha nişanlıyken, beni hırsızlıkla suçladılar. O da ailesinden çok etkileniyordu. Ve hiç benim arkamda durmadı eşim. Eşimin ailesiyle altlı üstlü oturuyorduk, o beni döverdi, kafamı duvarlara çarpardı. ‘Artık öleyim,’ dediğim oldu, o derece ama onlar gelip beni kurtarmazdı.
– Hiç ayrılmayı denemediniz mi?
– Denemez miyim? Bir yerden sonra olmayacağını anladım. Bana çok bağlıydı. Saplantılıydı. Beni ve çocuğumu öldürmekle tehdit ediyordu. Ve sonunda yaptı da! Üç yıl önce evden ayrıldım, ailemin yanına geldim. Ailem de artık ayrılmam gerektiğini anlamıştı, ona ters davrandılar. Ama camdan, kapıdan ayrılmadı, telefon etti, yalvardı. Kaçamıyordum ondan. Sonra pişman olduğunu düşünüp eve döndüm. Fakat bu kez öfkesini çocuktan çıkarıyordu. Vuruyordu çocuğa…
– Çok sevmiyordu. İlgilenmezdi çocukla. Çocuk da onun arabasının sesini duyunca huzursuz oluyordu. Hemen televizyonu, bilgisayarı kapatırdı, çünkü Şadan kızıyordu. ‘Babam geldi’ diye telaşlanırdı. Bir kere olsun çocuğuyla bisikletle gezmemiş biri… Hiç bakmadı çocuğuna. Çocuğa tahammül edemiyordu. Kaan da bunu hissederdi. Bebekken bile babasının kucağına gidince ağlamaya başlardı. Kaan korku içinde yaşadı ve korku içinde öldü…
– Sevgisiz kalmış biriydi. Ailesi Almanya’da çalışıyordu. O da orada doğmuş, ama burada anneannesinin yanında büyümüş. O sevgi açlığını benimle ve benim ailemle giderdi. O yüzden bana böyle bağlandı. Ben onun hem annesi, hem babası, hem sevgilisi oldum. Sevgi istiyordu, ama sevdiklerine o kadar kötü davranıyordu ki. Sonunda beni de kendinden soğuttu. Hamileyken de şiddet gördüm. Karnıma vuruyordu sürekli.
– Beş yıl önce denedi. Kardeşim askerden hatıra olarak bir kasatura getirmişti. O gün yine çok bağırıyor, küfürler ediyordu. Dedim ki ‘Bunları savcılığa söylesem, suçlu durumuna düşersin’. Çok kızdı, beni koltuğa itti, kasaturayı boğazıma dayadı. Kalın tarafını dayamış, ama ben can havliyle anlamıyorum. Kendimi kurtarmak için bıçağa saldırdım ve bütün ellerim kesildi.
– Biraz da ailemin isteğiyle döndüm. Ben suçlanıyordum bu durumda… Ama yaşadıklarımı ben biliyordum. Sekiz ay dayandım ve tekrar ailemin evine döndüm.
– Evet, hepsine şahit oluyordu. Derslerini yapamıyor, çalışamıyordu. Ama güçlü bir çocuktu, aynı benim gibi.
– Zaten en son şikayet ettim diye bunlar oldu. İntikam aldı benden.
– Psikolojisi bozuktu, ayrılmayı kabul etmiyordu… Aklında hep birini öldürmek, şiddete eğilimi hep vardı.
– Çocuğu nasıl verdiniz ona?
– Ben yoktum, çarşıdaydım. Annemi aramış, o da korkudan çocuğu göndermiş. Herkes ondan korkuyordu.
– Ben beş aydır ailemin evindeyim. 14 Şubat’ta evden ayrıldım. Bir gün bizi Tekirdağ’a yemeğe götürdü. ‘Şirket bana araba verdi, çocuk hava alsın,’ dedi. Oysa bizi kandırmak için arabayı kiralamış. Yemek yedik, gezdik. Çocuk da yanımızda. Dönüşte bir köye, bir tarlaya girdi. Arabanın ışıklarını, benim telefonlarımı kapattı. Sonra silahını çıkardı: ‘Buradan geri dönüş yok, her şey bitecek Şerife,’ dedi. Onu ikna edene kadar ecel terleri döktüm. Çocuk da arabada. Sonra çok pişman oldu vazgeçtiği için. Planı yapmıştı yani… ‘Çocuğu da, seni de, kendimi de öldüreceğim,’ dedi.
– Korktu ve hep başkalarından gizledi. Babasını korumak istiyordu. Çocuğumun çok güçlü bir psikolojisi vardı. Hayata tutundu, yine okuluna gitti. O olayı unutmaya çalıştı. Ölüme de bile bile gitti benim çocuğum. Anladı. Babasını tanıyordu, babasının bakışlarından, ses tonundan ne olacağını anlamıştır. Çok olgun bir çocuktu. En büyük sırlarımı ona anlatırdım ve saklardı. O benim gücümdü. Her şeyim oydu. O da gidince… Şu an güçsüz, boş hissediyorum kendimi…
– Planlı bir şeydi. Asıl derdi Kaan’ı kullanıp, beni de yanlarına almaktı. Toplu katliam yapacaktı. Uzakta olsa da, bir şey planladığını hissediyordum. Eşim Kaan’ı alıp ortadan kaybolduktan sonra annemi arayıp ‘Eve gelemem, gelirsem beni öldürecek,’ dedim. ‘Ben olmazsam, çocuğuna zarar vermez. Beni dünyada bırakmaz; beni de öldürür, öyle gideriz,’ diye düşünüyordum. Böyle bir şey yapabileceği aklıma gelmiyordu. Anneme söyleyip, hemen karakola gidip her şeyi anlattım, ama çocuğumu kurtaramadım.
– ‘Beni öldürecek,’ dedim. Kesin öldürecekti. Şikayet ettim, silahla tehdit ettiğini söyledim. Polis hemen arama kararı çıkarttırdı. Evine baskın yaptılar, silahını aldılar. Ama onu ve çocuğu bulamadılar. Oradan kaçmış. Bir daha gören olmadı. Saat 20.00’de aradım. ‘Gel, senden boşanacağım,’ dedi. ‘Gelemem, ben gidiyorum’ dedim. ‘Kaan’ı almayacak mısın?’ dedi. ‘Sende kalsın,’ deyince çok şaşırdı. Ve bağırmaya başladı: ‘Neredeysen bir dakika içinde söyle, yoksa hem çocuğu, hem kendimi öldüreceğim. Sen bu dünyada yan!’
– Tekrar aradım, oğlumla konuşmak istedim. Oğlum ‘Anneeee!’ diye haykırdı. Kriz geçiriyordu, anlamıştı olacakları. Şadan ‘Kaan kriz geçiriyor, hastaneye götüreceğim,’ dedi. O zaman anladım ne olduğunu; normal insanlar konuşmak için kafeye gider, biz tarlaya gider arabanın içinde konuşuruz! Dedim ki, ‘Kaan’ı tarlaya götürmüştür’.
– Evet, tekrar karakola gittim, polise anlattım telefon konuşmalarını: ‘Hiçbir baba oğluna kıymaz,’ dediler. Kıydı. Silahını polis almıştı, ama aklıma geldi: Bir kez hem beni, hem kendisini asmak istemişti. Yine ikna ederek kurtulmuştum. Üstelik o ip de oğlumu astığı iple aynı renkti. İçimden ‘Asar bu çocuğu,’ dedim ama dilim demedi. Hemen kardeşimi aradım. Çıktık, arabayla tarlaları aradık, ama bulamadık. Ertesi gün, jandarmaya gittim, başlarında bekliyorum, baskı yapıyorum. Ben oradayken haber geldi. Bulundular diye sevimdim, hemen kardeşimi arayıp haber verdim. Komutan ‘Haberler kötü, öldüler’ dedi. İnanmadım, ortalığı birbirine kattım. Hatta daha sonra ‘Acaba Şadan canım yansın diye bana numara mı yaptırıyor’ diye düşündüm.
– Onun da ölmüş olması, içimi biraz ferahlatıyor. Ama zaten öyle olmasaydı, ben de onu öldürürdüm…
EŞİM ERKEKLERE MEYLİM OLDUĞUNU SÖYLÜYORDU
BENİ HERKESTEN KISKANIYORDU
OĞLUMUN ASILDIĞI İPİ BANA VERDİLER